Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk

 Obsesyon Latince obsesio, kuşatma eyleminden, blokajdan gelmektedir. TDK sözlüğü obsesyon için takıntı ve obsesif içinde takıntılı demektedir. Takıntıyı ise ruh bilimi açısından bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük olarak açıklamaktadır.  Obsesyon daha ziyade bir şey tarafından kuşatılmak, işgal edilmek, bloke edilmek durumuna işaret etmektedir. Psikolojide obsesyon, bir kişinin düşüncesinde hoyratça ve tekrarlanıp duran bir şekilde ortaya çıkan absürt ve yersiz düşünce olarak tanımlanmaktadır. Kompulsiyon (İngilizce telaffuz) ya da Konpülsiyon ( Fransızca telaffuz) sözcüğü TDK’nin sözlüğüne girmemiş olsa da yaygın olarak, kendini tutamazlık bir hareketi yapmadan edemezlik anlamında kullanılmaktadır. Latince compulsio, zorlama, mecburiyetten gelmektedir. Psikolojide kişinin obsesif düşüncelerini, bu düşüncelerin yol açtığı kaygı ve korkuyu bertaraf etmek için giriştiği belirli bir ya da bir seri harekete kompulsiyon denmektedir.

 Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk arasındaki fark genellikle OKB’nin egodistonik OKKB’nin egosintonik oluşuyla açıklanmaktadır yanı OKB bireye yabancılıkla etiketlenmişken OKKB bireye uygunlukla etiketlenmiştir. Yabancılık nasıl bir şeydir? Neyle ölçeriz? Herhangi bir davranışın veya düşüncenin bireye yabancı olduğuna kim nasıl karar verir?  Bir takım terimlerin Türkçeye keyfi çevrilişi zaten tartışmalı olan birçok bilginin daha da anlamsızlaştırılmasından başka bir işe yaramamaktadır. OKB’nın tanımda sık  kullanılan bireye yabancı deyişi böyle bir deyiştir. Tonik, tonusten gelmektedir. Psikolojide tonus tatmin edici bir zihinsel etkinlilik için gerekli uyanıklık durumu olarak anlaşılmaktadır. Yunancadan gelen Dys öneki kötü bir duruma zorluk fikrine işaret etmektedir. Ego ben, benlik demektir. Bu durumda Egodistonik, nasıl olurda bireye yabancı gibi bir deyişle karşılanır anlamak zordur.  Terimde sorunlu olan bir başka nokta, birey kelimesidir. Daha psikolojik bir kategori olan kişiye niçin tercih edildiği belli değildir.  Birey sosyolojik bir kategori olarak daha soyut bir varlığa işaret eder. Haleti ruhiye daha doğrudan ilişkiye sahip kişi kelimesini kullanman daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Egodistonik terimini, olduğu gibi kullanmanın ve onu, kişinin, ona sahip olan düşüncelerinin içeriğini, kendi inançları ve değerleriyle uyumsuz olarak yorumlaması, kendisi tarafından istenmemesi şeklinde anlamanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz ve bu noktadan sonra egodistonik-egosintonik ayrımının anlamlı olacağına inanıyoruz. Peki bu ayrım anlamlımıdır? OKB zorunlu olarak OKKB ile karşılaştırılarak mı anlaşılır? Yoksa isim benzerliğinden dolayı ister istemez alakasız iki şeyi birlikte ele almak mı söz konusudur?

OKKB psikopatolojide kişilik bozuklukları içerisinde değerlendirilirken OKB anksiyete bozuklukları içerisinde değerlendirilmektedir. Bu anlamda birbirini çağrıştıran ama farklı analiz düzeylerinde bulunan iki farklı patolojidir. OKKB kişinin var oluş tarzıyla yani kişinin var oluş sürecinde sürekli olarak sahip olduğu psikolojik özelliklerle ve ötekilere gösterdiği uyumlu bütünlükle ilişkilidir. OKB diğer  anksiyete bozuklukları gibi kişilik bozukluklarıyla (araştırmalar özellikle çekingen ve bağımlı kişilik bozukluklarına işaret etmektedir.) görülebileceği gibi kişilik bozukluğu olmaksızın da ortaya çıkabilir.

DSM IV kişilik bozukluklarına ilişkin, kişilik özelliklerinin sürekliliğini ve katılığını gözeterek kişinin ait olduğu sosyal çevre ve kültürün beklentilerine uymayan,  emosyonel ve davranışsal düzeyde örüntülerine ilişkin kriterler vermektedir. DSM IV tarafından 3 ana grupta (‘’clusters’’ ingilizcede) 10 kişilik bozukluğunun; paranoyak, şizoid, şizotipik, anti sosyal, narsisistik, histriyonik, borderline, çekingen, bağımlı, obsesif-kompulsif, teşhis kriterleri sunulmuştur. DSM III’te bulunan pasif agresif kişilik bozukluğunu DSM IV’te kaldırılmıştır . DSM V dördün tanımlarını korumuştur.  Velâkin Kretschemer’ın ilk sınıflaması doğrultusundaki bu tanımlamalar esasen klinik çalışmaları kolaylaştırmak içindir ve konsensüse dayalıdır. Bu sınıflandırmacı yaklaşım normal olan ile patolojik olan arasında açık ve net sınırların varlığı varsayımına dayalıdır.

Kişilik, psikoloji ve psikiyatrinin tartışmalı konularındandır. Birçok araştırmacı, kuramcı değişik teoriler geliştirmişlerdir. Kişiliğe ilişkin psikanalitik spekülasyonlar hacri âlem psikolojinin artık bir parçasıdır. Birçok kişilik teorisinin evrenselliği tartışma konusudur. Bu durum kişiliğe ilişkin sorunları daha iyi anlamamız ve bu sorunlara maruz olan insanlara daha iyi yardımcı olabilmemizi kolaylaştırmamaktadır.

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu yaygın ve tanınması kolaydır. Mükemmeliyetçilik, titizlik, düzenlilik, temizlik tutkusu, kesin kurallar, kontrol bu kişiliğin üzerinde yükseldiği temellerdir. Obsesif kişilik, bencildir, yapaydır, bütünü göz önünde bulunduramaz. Bu kişilik mükemmeliyetçilik çerçevesinde örgütlenir. Her alanda tam olmak ister. Bir işe başlamadan veya bir işi yaparken o işe dair uzun uzun düşünür, programlar, listeler yapar, düzen arar. Duygulanımlarını kontrol altında tutmak ister. Diğer kişilerle ilişkilerinde de kontrollüdür.  Sosyal kurallara uyar ve uygun davranışlar gösterir. Bu tutumlar onun detaylar içinde boğulmasına yol açar. Zaman ve enerji kaybeder. İşlerini bitiremez. Altından kalkamayacağı projeler yapar. Her şeyi yapmak ister. Seçim yapmakta zorlanır. Kişisel alışkanlıklarına bağımlıdır. Yalnızdır. Vicdanının sesini aşırı dinler ve esnek değildir. Ne atmayı ne harcamayı sever, biriktirir.

 Eğlenmeye ve sosyal ilişkilere pek düşkün değildir. İşine özenlidir. Çevresine şüpheyle yaklaşır, onların yapacağı yanlışlardan korkar. Sorumludur. Hiç kimsenin yardımını beklemeden yapılması gerekeni yapar. Otonomdur ama inisiyatif geliştiremez. İşlerin kendi bildiği gibi yapılmasını bekler. Yeniliklere açık değildir. Hayal gücü zayıftır.

Emosyonel taşkınlıklar göstermekten kaçınır. Duygularını kontrol etmek için elinden geleni yapar. Korkularını üzüntülerini sevinçlerini dile getirmez. İyi huyludur ama sıcak değildir Ona gösterilen ilgiden sevgiden sıcaklıktan rahatsız olur. Her şeye akla uygun açıklamalar bulmaya çalışır. Bütün ketlemeler dönem dönem patlak verir.

Simetriyi, kuralları ve ispatları sever. Mantık ve detay düşkünüdür. Bazen batıl inançları vardır. Kıytırıktan şeylere özel bir önem atfedebilir.

Yasaları kutlulayan ve otonomisini ilan eden obsesif kişilik kendini aşağıdaki şekillerde ifade edebilir;

‘’Kendimden ve başkalarından sorumluyum.’’

‘’Hata yapmamalıyım.’’

‘’ Benim yaptığım genellikle en iyisidir. Başkaları benim yaptığım gibi yapmalılar’’

‘’Başkaları beceriksizdir ya da güvenilmezdir.’’

‘’ Her şeyi mükemmel bir şekilde yapmak, hatalardan kaçınmak gerekir.’’

‘’ Eğer şeyleri belirli bir şekilde ve sistematik olarak yapmazsam sonu yıkımdır, kaostur.’’

‘’ Eğer yüzde 100 başarılı değilsem tamamıyla başarısızım demektir.’’

‘’Bunu benim yapmam gerekir yoksa kötü yapılacaktır’’

‘’ Duygularım üzerindeki kontrolüm tam olmalıdır.’’

 

Obsesif Kompulsif Bozukluk başka bir yazının konusu olmayı hak etmektedir. Burada vurgulamak istediğimiz şey obsesif Kompulsif kişilik bozukluğuyla ilişkilendirilmek mecburiyetinin olmadığıdır.

 

 

Kaynakça:

Psychopathologie de l’adulte, Quentin Debray ve Bernard Granger

Psychothérapies cognitives des troubles de la personnalité, Cottraux  ve Blackburn

Personnalité normale et pathologique au cours du vieillissement : diagnostic, évolution, et prise en charge,  A. Amad, P.A. Geoffroy, G. Vaiva, P. Thomas

Anxiété et personnalité: études catégorielle et dimensionnelle de leur association et facteurs de vulnérabilité,Cédric Lemogne, Antoine Pélissolo

Cognitive Therapy of Personality Disorders, Second edition,  Aaron T. Beck ve ark.

  
10235 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın