Düşüncelere ilişkin Efsaneler

Düşüncelere İlişkin Efsaneler
 Yüzüklerin efendisi

Dünyada gerçeklerden daha çok putlar vardır, diyordu Nietzsche. Aynı şey psikoloji dünyası içinde denilebilir, gerçeklerden çok efsaneler yaygın bu dünyada da.

1. Düşünceler bilinçaltımızdan gelir, bilinçaltının önemli unsurlarıdır, bunların nedenini anlamamız ve bir çözüm bulmamız gerekir.

Düşüncelere ilişkin mitlerin en yaygın olarak bilineni, kabul görmüş olanı, bilinçdışı ya da bilinçaltıdır. Bu efsane Freud’a atfedilir. Efsaneye göre Freud,  bilinçaltını kendi analizini yaparken icat etmiştir. İsimleri unutmamız rüyalarımız, bastırdığımız ve bilincinde olmadığımız arzularımızın dışa vurumudur ve patolojiktir. İçinizden çocuğunuzu öldürmek ya da metro istasyonunda birini aşağıya itmek geçtiğinde ya da istemediğiniz halde aklınıza herhangi bir düşünce geldiğinde bunu bilinçdışı arzularınıza yoruyorsanız siz de bu efsaneye inanıyorsunuz demektir.

(Bkz. BİLİNÇDIŞI )

 

Gerçekte, Freud bu terimlerinin ve fikirlerinin çoğunu, onun yanında belirli çevreler harıç adı sanı hiç duyulmamış olarak görülebilecek Pierre Janet’den almıştır. Psikanaliz terimi bile Janet’nin kullandığı psikolojik analiz teriminin bir türüdür. Bilinçdışı, Freudçu masallarda, egonun yani “Kişi”nin kendi evinin efendisi olmadığını anlatır. Kişinin davranışları, arzuları, dürtüleri, itkileri ve tabi ki düşüncelerinin büyük bölümü onun kontrolü altında değildir. Dahası bu bizi özgür olmaktan, eylemlerimizden sorumlu olmaktan, hayatımızın aktif bir aktörü olmaktan kurtarır.

Bilinçaltı masalının en hoş yani da budur. Bu « çakma » masala göre mağduruzdur ve kendimiz için kendi kendimize yapabileceğimiz hatta psikoterapistlerin de yapabileceği çok bir şey yoktur. Bilinçdışı, eğer kontrolümüzde olmayan ve karanlıkta bizi bir sel gibi sürükleyen bir güç ise buna direnmenin anlamı olabilir mi?

Gerçekte Sartre’ın dediği gibi, her zaman istediğimiz şeyi yapamasak da yaptıklarımızdan daima sorumluyuz ve doğal olarak yapmadıklarımızdan, istemediğimiz halde aklımıza gelen düşüncelerden (intruziv düşüncelerden) sorumlu değiliz. Aklımıza düşen her düşünce (bu düşünceler ne kadar çok tekrar tekrar geliyor olursa olsun) derin bir mana taşımazlar. Zihnimiz, beynimiz bir günde binlerce düşünce « salgılar » ve her biri bize kendimiz hakkında bir şey söylemez birçoğunun farkına bile varmayız, onları düşünmeye niyet etmeyiz ve niyetimiz değildirler.

2. Düşüncelerimizi her zaman kontrol edebiliriz.

Düşüncelerimizi iradi yani irademize, isteğimize bağlı görmek bedenimizin ısısını irademize bağlı görmek gibi gibidir. Üşüdüğümüzü düşünerek üşüyormuş gibi bir his yaşayabiliriz belki ama derece beden sıcaklığımızı hep aynı gösterecektir. Gerçekte düşüncelerimizin bir bölümü, birçoğumuzun sıklıkla yaşantıladığı ve sanki çoğu zaman hiç bitmeyecekmiş gibi görünen hıçkırık gibidir, beynimizin hıçkırığıdır.

İyi hoş şeyler aklımıza düştüğünde genellikle bunları bir sorun olarak görmeyiz. Ne zaman nahoş düşünceler gelse aklımıza o zaman bunlardan kurtulmayı ve o düşünceleri kontrol etmek isteriz, genellikle bu çaba sadece o düşüncelerin sıklığını artırır.

 (Bkz.Beyaz Kutup Ayısı)

Daha çok uğraşırsak, beynimizi düşüncelerimizin kontrolü için  edebileceğimize, olumsuz düşüncelerimizi olumlu düşüncelerle değiştirebileceğimize, olumlu düşünmenin bizi daha rahat ettireceğine olan yaygın inancın geçersizliği bir çok psikolojik araştırma tarafından gösterilmiştir.

3. İnsanın düşünceleri onun kişiliğidir.

Gerçekten kişiliğimizde düşüncelerimizi hızıyla ve sıklığıyla değişiyor olsaydı, bu efsane daha inanılır olabilirdi. Düşünceler zihnimizden geçen şeylerdir. Her zaman aklımızdan geçen düşünceleri seçmeyiz, icat ve tercih etmeyiz. Bu durumda nasıl olurda bir düşünce kişiliğimize ya da karakterimize dair bir işaret olabilir?

Düşüncelerimizin bize kim olduğumuzu söylediğine inanıyorsak, bir düşüncemizden dolayı korkunç biri olduğumuza ya da içimizde korkunç bir yaratığın olduğuna inana biliriz. Bu inanış fantastik filmler ve masallar için iyi bir malzemedir. Düşünceler sadece düşünceler yüzüklerin efendisi değiller.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz ve lafla peynir gemisi yürümez.

4. Bir şeyin olabileceğini düşünmek onun olma olasılığını artırır ya da aklımıza gelen başımıza gelir.

Düşüncemizle durumları değiştirebileceğimiz ya da olumlu düşünürsek hayatımızın daha olumlu olacağı ve olumsuz düşünürsek olumsuz olacağına inanç, insanlık kadar eski olsa gerek. Bu yüzden büyülü düşünce olarak da adlandırılır. Rachman ve Salkovskis gibi birçok psikolog buna düşünce-durum-eylem kaynaşması diyor. Bir şey hakkında olumlu ya da olumsuz bir düşünce o şeyin gerçekleşebileceğinin bir işareti değildir. Piyango biletini alırken ya da aldıktan sonra kişi ne kadar çok ikramiyenin ona çıkacağını düşünsün ya da bu düşünce ister istemez aklından geçsin, bu piyangonun ona çıkma olasılığı üzerinde hiçbir etkiye sahip değildir.

Şüphesiz ki bir şeyin olup olamayacağına dair inancımız, gayretimizi, ruh halimizi onun için harcayacağımız enerji miktarını, tercihlerimiz üzerinde etkide bulunabilir ama bu sırf düşüncenin etkili olması inancı ile aynı şey değildir.

David A. Clark, Intrusive thoughts in clinical disorders : theory, research, and treatment, 2005

Jacques Van Rillaer, Les illusions de la psychanalyse, 1980

Stanley Rachman, The Treatment of Obsessions, 2003

Salkovskis, P. M. (1985). Obsessional-compulsive problems: A cognitive-behavioural analysis. Behaviour Research and Therapy, 23(5), 571-83.

Alain Sauteraud,  Le trouble obsessionnel- compulsif, 2005

Sally Winston, Overcoming unwanted intrusive thoughts, 2017

 

 

 

 

 

                                               

  
2204 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın