Eğer şeyleri değiştirmek kolay olsaydı şüphesiz ki bir uzmanın yardımına ihtiyacımız olmazdı. Bu yardımı talep ederek, bu doğrultuda ilk adımı atmış oluyoruz. İstemediğimiz bir davranışı, duyguyu ve yaşantıları değiştirmek, kolay değildir çünkü şöyle ya da böyle davranmaya alışmışızdır. Çünkü bunların bir işlevleri vardır. Biyolojik yatkınlığımızın ötesinde çevrenin de etkisiyle böyle davranmayı öğrenmişizdir. Yeni bir tutum geliştirmek, bilinmeze, bize yabancı olan bir şeye doğru yol almaktır. Bilinmez ve yabancı şeyler korku verir. Bu yüzden genellikle şimdiki halimizden mennun değilsek eski halimize dönmek isteriz. Eğer olmak isteyecebileceğimiz bir eski halimiz yoksa değişemeyeceğimize inanırız yahut daha iyisi, bizim değiştiremeyeceğimiz şeylerin, çevremizin değişmesini bekleriz.
Otomatik düşünceler ve bilişsel çarpıtmalar üzerine internette yaptığımız bir inceleme, aynı şeyleri dile getirmek için farklı sözcüklerin kullanıldığı, bazen otomatik düşüncelerle bilişsel çarpıtmaların eş anlamlıymış gibi dile getirildiği dikkatimizi çekti. Bunda çeviri kültürünün ve özgün olma gayretinin etkisi nedir bilemiyoruz. Bunun Google odaklı yani sayfanın Google aramalarında öne çıkması amaçlı bir yaklaşım olup olmadığını bile tartışmaya değer olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan kimi yaklaşımların dile, bilim diline ilişkin temel bir takım inançları ifade ettiğini düşünüyoruz. Bilişsel çarpıtmalara için düşünce şemaları deyişini kullananlara bile rastladık.
28.02.2015
07.02.2015
Meta, yunanca bir kelime olup Aristo’nun fizik üzerine yazdığı bir kitabın hemen arkasına eklediği bölümü metafizik olarak adlandırmasıyla yayılmıştır. Μετά, bir önek (prefiks) olarak ‘’sonra’’, ‘’ötesinde’’, ‘’üstünde’’, ‘’-e ile birlikte’’ anlamına gelmektedir. Meta öneki, ararda geliş, değişim, gönderme, birlikte gitme, sonralık düşüncesini dile getirmektedir.
Yalom, ‘’Existential psychotherapy’’ (Varoluşçu psikoterapi) adlı eserinin girişinde, kendini varoluşçu eğilimde gören terapistlerin " Varoluşçu yaklaşım nedir?’’ sorusunu yanıtlamakta zorlandıklarını, belirsiz ve alakasız cevaplar verdiklerini ileri sürer. Kendini Varoluşçu terapist olarak değerlendirenler için durum buysa yani ne yaptıklarını belirsiz ve alakasız cevaplarla açıklıyorlarsa, bizim, varoluşçu terapiyi anlama şansımız var mıdır? Belli ki mevzunun ne kadar derin olduğu onun anlaşılmasının zor oluşuyla özdeşleştirilmiştir. Subjectivizm, hakikaten, varoluşçuluğa içkin değil midir?
18.01.2015
12.01.2015
'' Doğa bizlere mükemmel bir şekilde işleyen bir sinir sistemi bahşetmiştir. Peki, bu sistem niçin tam da verimli olarak çalışmasına en çok ihtiyaç duyduğumuz durumlarda aleyhimize işlemektedir.'' Aaron T. Beck
Aaron T. Beck anksiyete bozukluklarına işaret eden semptomların bilişsel, duygusal, davranışsal ve psikolojik olmak üzere, tehlike durumlarına uyumlu tepkiler üretmek için kordine edilmiş dört işlevsel sisteme bölünebileceğini söyler. Beck’in Kognitif modeli bir bilgi işleme modeli olarak düşünülebilir. Bu modelde anksiyete bozuklukları, insanları, bilgiyi önyargılı bir biçimde işlemeye, tüm dikkatini tehdide ( dış uyaranlar) veya tehdit algısına ( iç uyaranlar) yöneltmeye belirsiz bir uyaranı katastrofik bir yanlış yorumla ele almaya yatkınlaştıran durumlarla açıklanır. Aşağıdaki tablonun tek amacı bu sorunları olan kişilere derli toplu bir görünüm sunmaktır.
05.01.2015
04.01.2015
Mindfulness ‘’Hangi limana doğru yol aldığımızı bilmiyorsak her rüzgâr bir fırtına mıdır?’’ Fiilen geçmişte ve gelecekte yaşayamasak dahi, geçmişin hayaletleri geleceğin hayalleri bazen ruhumuzu öylesine kaplar ki şu an ve burada ne yaptığımızı, nasıl olduğumuzu bilemeyiz. Bazen bu durum hıza ve zamana takıntılı, güç ve iktidar telaşına dayalı, zorunluluklar silsilesi içerisindeki modern insanın gündelik hayatının önemsiz bir parçasıdır
‘’ ..felsefe özgürlükten söz ederken, söz ettiği yalnızca filozofun elde edebileceği bir özgürlükse, bir bozukluk olmalı bunda’’ Oruç Aruoba, Hegel’in özgürlüğü Zamanın dışında ve boşlukta var olmadığımız için bize ilişkin her şey bir şeylerle ilişkilidir. Varlığımız bu ilişkilerdedir. Şüphesiz, ‘’ben’’, ‘’öteki’’, ‘’varoluş’’ gibi kavramlardan hareket eden yaklaşımlar soyut modeller oluşturarak herkesin kendince bu modelleri anlamasına imkân verdikleri için daha çekici olabilir hatta bu düşüncelerin daha derinlemesine sorunu yansıttıkları düşünülebilir. Bu derinlik bazen öylesine olur ki anlatılamaz hale gelir. Sorun yeniden yapılandıramadığımız, sınayamadığımız ve başkalarına gösteremediğimiz bir şeyi nasıl kavradığımızı nasıl bilebileceğimizdedir.
27.12.2014
23.12.2014
Hem panik atağın hem de panik bozukluğun genetik olduğunu iddia eden ‘’Prof. Dr’’ olsa da genetik faktörlerin etkisinin çok sınırlı olduğunu birçok araştırma göstermiştir. Genetik faktörün önemli bir rol oymadığı genellikle aynı ailede panik bozukluğun yaygınlığını mesnet alınarak ileri sürülmektedir ama bu mantıkla ailedeki parasızlığın veya zenginliğin de genetik olduğu iddia edilebilir. Velhasıl, şimdiye değin kimse panik bozukluğunun özgün genini bulamamıştır. İkizler üzerindeki araştırmalar bir şeyi ispat etmedikleri halde genetik faktörlerin de panik atakta bir rol oynadığı doğrultusunda telkinlere yol açabilmektedir.
Dünya da birkaç ülkede psikanaliz bir ‘’din’’ gibidir ve bu ülkelerden biri de Fransa’dır. Türkçede ‘’ Nietzsche - Özgürlüğü Yaratmak’’, ‘’ Filozofların Karnı’’ adlı kitaplarıyla tanınan Fransız filozof Michel Onfray, 2009 yılında Freud’un hayatını yazdı. ‘’Bir tanrının gün batımı, Freudçu uydurmacılık’’ adlı, uzun bir çalışmanın ve emeğin ürünü olan 600 sayfalık eserinde Onfray, psikanalitik çevrelerin öfkesini üzerine çeken iddialarda bulundu ve bunların kanıta dayandığını ileri sürdü.
17.12.2014
13.12.2014
panik atak nasıl cereyan eder?
Travma sonrası stres ve ruhsal travma etkileri üzerine yayınlanan broşürlerde tecavüz genellikle travmaya yol açan diğer bir iki olay ile birlikte alınır. Tedavisi de diğer travmalardan farklı olarak düşünülmez. Kadına yönelik şiddet, tecavüz, tehdit ve taciz her şeyden önce toplumsaldır; yani toplumlardaki erkek egemenliğinden kaynaklanır ve bu vahşetlerin yol açtığı ruhsal travmayla baş etmek zorunda olan kişi bütün bir egemenlik sistemiyle de baş etmek zorundadır. Bu egemenlik ilişkileriyle nasıl baş edeceğini öğrenemeden varlığına yönelik sürekli bir tehdit unsuru olan bu ilişkiler içerisinde kendini güvenlikte hissetmesi zor olacaktır.
03.12.2014
30.11.2014
Obsesyon Latince obsesio, kuşatma eyleminden, blokajdan gelmektedir. TDK sözlüğü obsesyon için takıntı ve obsesif içinde takıntılı demektedir. Takıntıyı ise ruh bilimi açısından bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük olarak açıklamaktadır. Obsesyon daha ziyade bir şey tarafından kuşatılmak, işgal edilmek, bloke edilmek durumuna işaret etmektedir. Psikolojide obsesyon, bir kişinin düşüncesinde hoyratça ve tekrarlanıp duran bir şekilde ortaya çıkan absürt ve yersiz düşünce olarak tanımlanmaktadır. Kompulsiyon (İngilizce telaffuz) ya da Konpülsiyon ( Fransızca telaffuz) sözcüğü TDK’nin sözlüğüne girmemiş olsa da yaygın olarak, kendini tutamazlık bir hareketi yapmadan edemezlik anlamında kullanılmaktadır. Latince compulsio, zorlama, mecburiyetten gelmektedir. Psikolojide kişinin obsesif düşüncelerini, bu düşüncelerin yol açtığı kaygı ve korkuyu bertaraf etmek için giriştiği belirli bir ya da bir seri harekete kompulsiyon denmektedir.
(1913-2007) 20. yüzyılın en etkin psikologlarındandır. Colombia Üniversitesinden Psikoloji klinik diplomalı Ellis doktorasından sonra döneminde adet olduğu üzere psikanalize yöneldi. Karen Horney enstitüsünün analist eğitimcisi olan Hermann Rorschach'ın analistliğini yaptığı Richard Hulbeck'ın süpervizyonunda kendi analizine girişti.
21.10.2014
08.10.2014
Etkinlik Tarihi: 10 Ekim 2014 – 11 Ekim 2014 Yeri: Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi Adresi: Selami Ali Mh. Gazi Cd No:22 34000 Üsküdar, İstanbul
‘’ Depresyon nedir’’ sorusuna verdiği yanıtın hemen ilk cümlesinde ‘’ hormonal ve genetik bozukluklardan ‘’ söz eder bir doktor . Bozukluk, türkiye hekimleri ve araştırmacıları tarafından sıklıkla İngilizce ‘’Disorder’’ ve Fransızca ‘’trouble’’ karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bozukluğun İngilizce ve Fransızca karşılığını aradığımızda ‘’Disorder’’ ve ‘’ Trouble’’ kelimeleri ile karşılaşamayız. Ruhsal durumlar için kullanılan bozukluk kelimesinin işaret ettiği şey vücudun ve zihnin işlevlerindeki aksamalar, kesintiler, işlevselliksizlerdir.
02.10.2014
29.09.2014
‘’Hayatının gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.’’ William Shakespeare Tarih boyunca düşünürler evren, varlık, hiçlik, insan, erdem, oluş, varoluş, vb. üzerine bir çok görüş ortaya koydular. Bilimsel gelişme insanı varsayımsal bir düzeyde anlama çabası yerine test edilebilir, sınanabilir hipotezlerle anlama çabasını getirdi. Kognitif ya da bilişsel davranışçı terapi, insan psikolojisi üzerine yapılan bilimsel araştırmalara, teorilere ve modellere dayanır. Davranışçı tedavilerle kognitif tedavinin birliğinden oluşan bilişsel davranışçı terapi, klinik araştırma ve uygulama alanlarında bir çok ülkede en yaygın olarak kullanılan psikoterapi türüdür.
Öncelikle her durumda tedaviye yani bir hekime gitmeye gerek olmadığını biliyoruz. Her başımız ağrıdığında ya da sırtımız kaşındığında doktora gitmeyiz. Sırtımızı kaşımamız ya da bir ağrı kesici almamız sorunu çözecektir. Sağlık sorunumuz bizim kendi başımıza çözemeyeceğimiz bir durumda olduğunda yine aynı tutumu sürdürürüz,
27.09.2014
23.09.2014
Zor insanlarla baş etmenin yolunda en önemli kavşak onları anlamak ve kabullenmektir. En zoru da budur. Zor insan diye bir şey yok zorlayıcı davranışlar vardır diye düşünebiliriz. Bu yanlış olmasa dahi biraz sorunun üstünden atlamak olabilir. Şüphesiz zor insanın bize zor gelen yanı davranışları ama davranış derken bizi bunda en çok rahatsız eden şey, belki ne yapığı değil nasıl yaptığıdır hatta bazen nasıl bir havayla hangi jestlerle mimiklerle yaptığıdır.
Türkçede kaygı da denilen anksiyetenin teorik bir açıklamasına girmeyeceğiz. Çok kaygılı, anksiyeteli kişilerle nasıl daha rahat yaşabileceğimiz üzerinde duracağız. Anksiyeteli kişi; ≥ Kendisi veya yakınları için gündelik hayatta alınan riskleri, oluşabilecek tehlikeleri abarttırır, Yoğun bir biçimde ve sık sık dert edinir. ≥ Aşırı bir ruhsal gerilim içindedir. ≥ Durmadan şüpheli ve tehlikeye dönüşebilecek şeyleri gözlemler ama değerlendirmeleri abartılıdır gerçekte ciddi bir tehlike oluşturmayacak durumları dahi kontrol etmeye çalışır.
20.09.2014
17.09.2014
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, bulutlar ülkesinde, Yalnızlıklar Vadisinin bir prensesi varmış. Prenses hayatını çok anlamsız buluyormuş. Altın yaldızlarla kaplı sırça köşkü, onun için ömrünün bitmesini bekleyeceği bir zindanmış. Herkese, herkese, hayatın kaybettiği anlamını bulmak için soruyormuş. Sora sora Bağdat bulunurmuş derken, derisi buruş buruş olmuş yaşlı kadın bahçıvan; “Ben Kaf Dağında oturan bir bilge bilirim. Onun bilemeyeceği hiçbir şeyin olmadığını da bilirim” demiş.
16.09.2014
03.02.2016
 2